Leyla, dünyanın herhangi bir yerinde olabilecek bir kadın. Fakat o, bir yerden değil, her yerden bir sese sahipti. Üzerinde kalın bir sis perdesi çekilen kadınların sesi olmak, Leyla için bir seçim değil, bir zorunlulutu. Henüz yirmili yaşlarının başındayken yazdığı makaleler, yalnızca toplumun tamamını temsil etmiyor, insanın paylaştığı şeyleri kapsıyordu. Kadın hakları, işçi hakları, doğa, adalet... Leyla'nın mürekkebi, insanlığın her köşesine dokunuyordu.
137Please respect copyright.PENANAGj6mlloi1K
Ama bu mürekkep, yalnızca fikir değil, mücadeleyle de besleniyordu. İlk yazısını yayınladığında gelen tehditler, kırık camlar ve sokağın köşesine park eden siyah arabalar, özgürlüğün ne kadar pahalı bir bedeli olduğu ona öğretmişti. Kadınlar özgürdür, insanlar eşittir, ama bunları dile getirmek çoğu zaman hayatta kalmaktan daha zordu.
137Please respect copyright.PENANAAzoJu7B8JX
Leyla, feminist bir yazar olarak ilkelerini, evin bodrum katında kurduğu küçük kütüphanede saklıyordu. Kitaplar, onun ruhunun aynasıydı. Rousseau'nun doğası, Wollstonecraft'ın kadın hakları, Simone de Beauvoir'ın varoluşçuluğu... Leyla, ilimden gelen cesareti kalemiyle yoğuruyor, topluma sunuyordu.
137Please respect copyright.PENANANFB1Dtrp7b
Bir gün, adı bilinmeyen bir köyde yaşayan genç bir kadın, Leyla'nın yazdığı bir makaleyi gizlice inceledi. "Kadınların kaderi, toplumun çizdiği sınırların çok ötesindedir" diyordu Leyla. Genç kadın, bu cümlelere sahip oldukları bir çekiç gibi hissediyor. Uzun süredir devam eden, köyün erkekleri tarafından dayatılan katı kurallara karşı sessiz bir merkez biriktiriyordu. Leyla'nın sözlerini, bu öfkeyi bir harekete dönüştürdü. Genç kadın, köydeki diğer kadınları toplayarak bir okuma grubu kurdu. Onlar, Leyla'nın yazılarından bir manifesto oluşturuyordu.
137Please respect copyright.PENANA2MxMCpe28V
Ancak Leyla'nın sesi yalnızca okuyucularına değil, düşmanlarına da ulaşıyordu. Kitapları bir sabah devlete ücretsiz olarak yasaklandı. Basıldığı matbaalar basıldı, kitaplar meydanlarda yakıldı. Leyla, bir kırık kalemle yazmaya devam etti. Ama sesini kısmak isteyenler, onu susturamayacaklarını anlamışlardı.
137Please respect copyright.PENANAcPvsaRLSD4
Hapishanede geçen uzun aylar boyunca Leyla'nın zihni bir laboratuvar gibi çalıştı. Etrafındaki duvarların yıkandığı şey insanın inandığıydı. Bu inanç, feminist hareketin değişimi, evrensel bir hümanizm dönüşümü yaşanıyordu. Kadın ya da erkek, zengin ya da zayıf, herkesin doğuştan gelen haklarını savunmak... Bu, Leyla'nın bir rüyası değil, görevi olmuştu.
137Please respect copyright.PENANACX8NV74Lpe
Bir gün, tahliye olduğunda, onu karşılayan kalabalık yalnızca kadınlardan ibaret değildi. Erkekler, çocuklar, yaşlılar... Leyla'nın mücadelesi insanlığın mücadelesine dönüşmüştü. Onun yazıları artık sadece bir köşe yazısı, bir makale ya da bir roman değildi; o yazılar, ilimle yoğrulmuş bir özgürlük meşalesiydi.
137Please respect copyright.PENANAJaG24VBVFT
Leyla, o gün bir basın açıklaması yaptı. Gözleri parlıyordu. "Adalet" dedi, "bir kadın davası değildir, bir insanlık davasıdır. Ama kadınların özgürleşmeden insanlık özgürleşemez."
137Please respect copyright.PENANAcneWc4f2aN
O gün köylerde, kentlerde, okullarda ve evlerde Leyla'nın sesi yankılanıyordu. Ve bir zamanlar kırık olan kalemi, dünyaya yazmaya devam ediyor.
137Please respect copyright.PENANAVXFubSomXM
137Please respect copyright.PENANASIHKcrx8Gu
"Bir kadına vurulan her darbe, insanlığın yüzüne atılmış bir tokattır; çünkü bir toplumun gerçek özgürlüğü, kadınların ayakta durabilmesi kadar güçlüdür."
137Please respect copyright.PENANAo996gvgnvd